ABD’nin Esareti: İsrail Lobisinin Washington’u Kademe Kademe Ele Geçirişi

ABD’nin Esareti: İsrail Lobisinin Washington’u Kademe Kademe Ele Geçirişi

Amerika Birleşik Devletleri, bir zamanlar özgürlük ve bağımsızlık kalesi olarak görülen bir süper güç, bugün İsrail lobisinin gölgesinde bir kuklaya dönüştü. Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC), Hristiyan Siyonist fanatizmi ve dolar baronlarının kurduğu karanlık ağ, ABD’nin siyasetini, dış politikasını, medyasını ve kampüslerini Tel Aviv’in çıkarlarına zincirledi. “Özgür dünya lideri” masalı, İsrail’in bölgesel hegemonya hırsı karşısında yalan oldu. Washington, kademe kademe esir alınarak İsrail’in savaş arabasına koşulan bir taşeron devlete dönüştü; bu süreç, on yıllardır sinsice işleyen bir teslimiyetin hikâyesi.

Esaretin Kökleri: Lobinin Yavaş Yavaş Yükselişi

İsrail lobisinin ABD üzerindeki etkisi, 1948’de İsrail’in kuruluşundan bu yana kurnazca örüldü. 1950’lerde AIPAC’in temelleri atıldığında lobi henüz mütevazı bir baskı grubuydu. Ancak Soğuk Savaş yıllarında, İsrail’i Ortadoğu’da stratejik bir müttefik olarak konumlandıran ABD, lobinin etkisine kapıyı araladı. 1967 Altı Gün Savaşı’ndan sonra İsrail’e askeri yardımlar katlanarak arttı; 1970’lerde yıllık 100 milyon dolar olan yardım, 1980’lere gelindiğinde milyarlara sıçradı. AIPAC, bu dönemde Kongre’yi avucuna aldı, İsrail’e eleştiri getiren vekilleri finansal ve siyasi linçle susturdu. 1990’larda Oslo Barış Süreci’ni baltalamak için lobi, Clinton yönetimini baskı altına aldı; Filistin’in hakları, İsrail’in güvenlik kaygıları uğruna feda edildi. Bu, ABD’nin iradesinin adım adım teslim alınışının başlangıcıydı.

Trump: Beyaz Saray’da Tel Aviv’in Vekilharcı

Donald Trump’ın 2017-2021 başkanlığı, bu esaretin altın çağıydı. AIPAC’in milyonlarca dolarlık bağışları ve Hristiyan Siyonistlerin sandıklardaki desteği, Trump’ı Beyaz Saray’a taşıdı. Karşılığında, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti (2017), Golan Tepeleri’ni hediye etti (2019) ve İran nükleer anlaşmasını çöpe attı (2018). Eski bir Beyaz Saray yetkilisi, adını gizleyerek, “Ortadoğu politikalarımız Tel Aviv’in emirleriyle yazıldı.” itirafında bulundu. Trump’ın kabinesi — Jared Kushner, Mike Pompeo ve diğerleri — İsrail’in notalarını çalan bir orkestraydı. 2020 Abraham Anlaşmaları, Suudi Arabistan ve BAE’yi İsrail’in kucağına iterken, 2025’te Ürdün ve Katar’ı da kapsayan bu süreç, Filistin’in haklarını ezerek ABD diplomasisini İsrail’in hegemonya rüyasına adadı. Bu, lobinin ABD’yi bir vekil devlete dönüştürme projesinin doruk noktasıydı.

Kongre: AIPAC’in Sopası Altında

AIPAC’in Kongre üzerindeki kırbacı, Amerikan demokrasisini boğuyor. Lobi, 1980’lerden itibaren bağışlarla vekilleri satın aldı; 2000’lerde bu, açık bir şantaja dönüştü. 2024 seçimlerinde, İsrail’e laf eden New York vekili Jamaal Bowman, AIPAC’in 14 milyon dolarlık linç kampanyasıyla koltuğunu kaybetti. Senatörler ve vekiller, “antisemitizm” yaftasından korkarak İsrail’e sadakat yemini ediyor. Bir Kongre çalışanı, “AIPAC’in gölgesi, bağımsız düşünceyi yok ediyor.” diye isyan etti. Bu baskı, Amerikan iradesini gasp eden bir demir yumruk; her geçen yıl Kongre, Tel Aviv’in uydusu hâline geliyor.

Savaş Makinesi: ABD, İsrail’in Tetikçisi

Dış politikada ABD, İsrail’in tetikçisi hâline geldi. 2000’lerde Irak işgali, İsrail’in bölgesel rakiplerini zayıflatma stratejisine hizmet etti. 2010’larda Suriye’deki kaos, İsrail’in Hizbullah’ı çevreleme planına destek için uzatıldı. 2025’te İran’daki Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerine düzenlenen ABD-İsrail ortak saldırıları, Washington’un Tel Aviv’in savaş makinesine nasıl entegre olduğunu kanıtladı. Bu saldırılar, ABD’yi Rusya ve Çin’le nükleer bir kumarın eşiğine getirdi — tamamen İsrail’in bölgesel üstünlüğü için. Suriye’de Amerikan askerleri, Hizbullah’ı İsrail adına köşeye sıkıştırmak için hedef tahtası. 2024’te üslere saldırılar artsa da Pentagon, Tel Aviv’in emriyle geri adım atmıyor; bu durum NATO müttefiklerini bile çileden çıkarıyor. ABD, her geçen yıl İsrail’in savaşlarına daha derinden gömülüyor.

Filistin’e Zincir, Özgürlüğe Balta

İsrail’in Filistin’deki zulmüne kalkan olan ABD, ifade özgürlüğünü baltalıyor. 2000’lerde başlayan “antisemitizm” suçlamaları, 2010’larda BDS hareketine karşı yasalarla kurumsallaştı. 2025 itibarıyla 37 eyalette bu yasalar, İsrail’i eleştirenleri işsiz bırakıyor, susturuyor. Columbia, UCLA ve diğer kampüslerde 2023-2025 arasında Filistin için yükselen genç öfkesi, coplar ve “antisemitizm” yaftalarıyla eziliyor. ADL ve AIPAC, bu direnişi boğmak için her yolu deniyor. Medya, lobinin megafonu: CNN ve New York Times, İsrail’in Gazze’deki katliamlarını “savunma” diye yuttururken, 2024’te 40 bin sivilin öldüğü raporları karartıyor. Sosyal medya bile sansür kıskacında; gerçekler X’te gömülüyor. Her yıl ifade özgürlüğü biraz daha eriyor.

Yahudi İsyanı: Tek Ses Kırılıyor

Yahudi toplumu içinde çatlaklar büyüyor. 2010’larda J Street ve IfNotNow gibi gruplar, AIPAC’in şahinliğini reddetmeye başladı. Genç Yahudiler, “İsrail’in suçları bizim adımıza işlenmesin.” diyerek Filistin’in haklarını haykırıyor, lobinin tek sesliliğine kafa tutuyor. Bu isyan, lobinin mutlak kontrolüne karşı bir umut ışığı.

Amerika’nın Cebinden İsrail’e Milyarlar

Ekonomik olarak, ABD’nin cebi İsrail’e çalışıyor. 1970’lerde başlayan askeri yardımlar, 2025’te yıllık 4,2 milyar dolara ulaştı — dünyada eşi benzeri yok. Bu paralar, Gazze’yi bombalayan füzelere, Batı Şeria’yı işgal eden tanklara dönüşüyor. Amerikan okulları, hastaneleri çökerken vergi mükellefinin parası İsrail’in savaş makinesine akıyor. Ticaret anlaşmaları, Amerikan işçisini değil, Elbit Systems gibi İsrailli savunma devlerini zengin ediyor. Her yıl bu ekonomik esaret derinleşiyor.

“Ne Bir ulusun iradesi, başka bir devletin gölgesinde kaybolduğunda, özgürlük sadece bir kelime olur.”

Kağan ARDA

Yorum bırakın